Kur’an, kendisinin ifadesi ile mü’minlere şifadır. Hastalanan bedenlerimize, gönüllerimize, aile hayatımıza, eğitim hayatımıza, ticaretlerimize, hâsılı bütün hayatımıza şifadır. Bu şifâhânedeki her ayet, hayatımızda yara almış her bir yere merhem oluyor.
İnsan içinde yaşadığı dünyayı tanımak ister. Dünya nasıl bir yer, nasıl oluştu, nelerden oluşur, güneş ne işe yarar, ay bu ışığını nereden alır vs tarzındaki sorulara cevaplar arar. Bir de bu soruların yanında dünyayı anlamlandırmak da ister insan. Neden yaratıldı, kim yarattı? tarzındaki sorularla içinde yaşadığı dünyayı iç aleminde bir yerlere oturtmak ister. İnsanın burada sergilemiş olduğu iki tavrı vardır.
Efendimiz Aleyhisselam her bakımdan çok güzeldi, çok özeldi. Yürümesi, kalkması, oturması, konuşması, uyuması, insanlarla münasebeti her şeyi çok güzeldi. Çünkü O’nu Allah(c.c) terbiye etmişti. Ahlakı güzel olan Alemlerin Efendisi’nin yaratılışı da ayrı bir güzeldi. O, yaratılmışların en güzeliydi. O, Hz. Aişe annemizin ifadesi ile, “Eğer Züleyha’nın meyve soyan kadınları onun alnını / yüzünü görselerdi, Ellerini keseceklerine kalplerini kesmeyi tercih ederlerdi.” dediği güzellerin sultanı idi.
Sevindirmek, (Birinin) Sevinmesine sebep olmak, sevinmesini sağlamak, memnun ve hoşnut etmek demektir. Bizler sevindirdiğimiz kadar sevinir, mutlu ettiğimiz kadar mutlu oluruz. Rabbimiz(cc) yakın ve uzak komşuyu, yetimi, yolda kalmışı, işçiyi sevindirmemizi istiyor. (Nisa, 36) Yine Efendimiz Aleyhisselam ” “Kim bir müminin, dünya sıkıntılarından birini giderip(onu sevindirir)ise, Allah Teâlâ da, kıyamet gününde onun büyük bir sıkıntısını giderir.” buyurarak kimleri nasıl sevindirmemiz gerektiğini bizlere öğretiyorlar.
Rabbimiz kitabında bize Efendimiz Aleyhisselam’ın çeşitli özelliklerinden bahseder. Efendimiz Aleyhisselam’dan bahsedilen ayetlerden Ahzab Sûresi’ndeki bu ayetler çok dikkatimi çeker.
Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
Hayat, inişli-çıkışlı bir yol gibidir. Bazen çok mutlu, huzurlu oluruz bazen de mutsuz olur hiçbir şeyden zevk almayız. Bazen bütün nimetler önümüze serilmiş olmasına rağmen hasta olur ve hayattan hiçbir türlü zevk almayız.
“Ben kimim, ne için bu dünyadayım?” tarzındaki sorular her insanın zihnini meşgul eder. Ve bu sorulara herkes kendi inancına göre, hayat anlayışına göre cevaplar arar. Hayata Nebevi pencereden bakan Müslüman için ise kendi varlığı ve bu kainatın varlığı hiçbir zaman gizemli ve muamma değildir. Çünkü bütün kainatı, yeri ve göğü, insanı yaratan Allah(c.c) bu soruyu cevapsız bırakmamıştır. Zihinleri işgal eden bu soruya Rabbimiz’in cevabı oldukça açık ve nettir:
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Rabbimiz bizden bunca güzel nimetin karşılığında O’nun yüceliğini, kudretini bilmemizi istiyor. Yer, gök ve bütün kainat insan için yaratılmışken, ona hizmet ediyorken Rabbimiz de bunun karşılığı olarak bizden rızık beklemiyor. Sadece O’na kulluk etmemizi istiyor.
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
Bu kulluk yolculuğumuzu araçla yaptığımız bir yolculuğa benzetebiliriz. Bu dünya bizim yabancısı olduğumuz, bilmediğimiz bir otoban… Nasıl bilmediğimiz bir yolda yol gösteren bir şeye ihtiyaç duyarız, işte bu dünya otobanı da böyle. Bize yol gösteren bir navigasyona ihtiyacımız var. Yolda giderken bazen navigasyonu dinlemeyip farklı yollara girer sonra da pişman oluruz. Bazen engebeli, dağlık, taşlık arazilere gireriz ama tekrardan navigasyonu dinlediğimizde o bizi doğru yola çıkartır.
İşte kulluğumuzda böyledir. Kur’an ve Sünnet gibi bir navigasyonumuız var. Bize her daim varılacak olan hedefe götüren… Bize her daim güzel, engebesiz yollardan gitmeyi tavsiye eden… Yine nefsimize uyup o güzel yoldan çıktığımızda “ Madem sen benim dediğimi yapmadın, ne halin varsa gör” demeyen, ısrarla bizi girdiğimiz yanlış ve engebeli yoldan doğru yola çıkartmaya çalışan bir navigasyon…
Şimdi gelin, navigasyonun rehberliğinden ayrılmayalım. Yolda başımıza gelen bütün felaketlerin, afetlerin, musibetlerin navigasyona uymayıp kendi kafamıza göre hareket ettiğimiz için geldiğini aklımızdan çıkartmayalım.
Rabbim bizi navigasyonun(Kur’an ve Sünnet’in) rehberliğinden ayırmasın…