Herkesin sadece bir alana yöneldiği, bir alanın uzmanı olduğu günlerde yaşıyoruz. Bu anlayış maalesef dînî yaşantımızda da görülmektedir. Yani, davaya malıyla infakta bulunan Müslümanı meydanda yardım kolisi dağıtırken, ter dökerken göremiyoruz.
DevamYazar: Ali ÖZBEK
EN GÜZEL YOL: PEYGAMBER’İN YOLU
Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem
Allah (c.c) dünyayı yaratmış, burayı çeşitli güzelliklerle süslemiş, bütün bir âlemi insanın hizmetine sunmuş ve insana bütün bu güzellikleri idrak edecek bir akıl ihsân etmiştir. Bununla da yetinmeyip insanlara doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edebilmeleri için rehberlik edecek peygamberler göndermiş ve bu peygamberler insanlığın önünde iki yol olduğunu bildirmişlerdir.
DevamYÜREĞİ YAKAN İMAN
İman, bu hayatta sahip olunabilecek en büyük nimettir. O, bütün hayatı kuşatan, yön veren ve hayatı anlamlandıran en kıymetli nimettir. İman insana hayata hangi pencereden bakacağını, nerede durması gerektiğini, nasıl davranması ve davranmaması gerektiğini öğretir.
DevamZOR GÜNLER GEÇİNCE
Bugün Yûnus Sûresi’ni okurken şu ayetler çok dikkatimi çekti:
هُوَ الَّذ۪ي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِۜ حَتّٰٓى اِذَا كُنْتُمْ فِي الْفُلْكِۚ وَجَرَيْنَ بِهِمْ بِر۪يحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُوا بِهَا جَٓاءَتْهَا ر۪يحٌ عَاصِفٌ وَجَٓاءَهُمُ الْمَوْجُ مِنْ كُلِّ مَكَانٍ وَظَنُّٓوا اَنَّهُمْ اُح۪يطَ بِهِمْۙ دَعَوُا اللّٰهَ مُخْلِص۪ينَ لَهُ الدّ۪ينَۚ لَئِنْ اَنْجَيْتَنَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
O, sizi karada ve denizde gezdirip dolaştırandır. Öyle ki gemilerle denize açıldığınız ve gemilerinizin içindekilerle birlikte uygun bir rüzgarla seyrettiği, yolcuların da bununla sevindikleri bir sırada ona şiddetli bir fırtına gelip çatar ve her taraftan dalgalar onlara hücum eder de çepeçevre kuşatıldıklarını (batıp boğulacaklarını) anlayınca dini Allah’a has kılarak “Andolsun, eğer bizi bundan kurtarırsan, mutlaka şükredenlerden olacağız” diye Allah’a yalvarırlar.
DevamDEĞERİNİ KAYBETMEYEN YATIRIM: AMELLERİMİZ!
Rabbimiz Tekvîr Sûresi’nde, gelmesinde asla şüphe olmayan o günde yaşanacak bazı kıyamet sahnelerinden bahsediyor. Güneşin ışığının söneceğinden, yıldızların darmadağın olacağından, yeryüzünün çivileri olan dağların yerinden sökülüp yürütüleceğinden bahsediyor. Hemen ardından gelen şu ifade bizi biraz düşündürmelidir:
DevamRAHMET AYINA YAKLAŞIRKEN
Allah(c.c) her kavme bir peygamber göndermiş ve o her peygamberin yanında ona yardım eden, davaya omuz veren kişiler olmuştur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve son peygamber olan Efendimiz Aleyhisselam’ın da yanında bu davaya omuz veren, O’nu yalnız bırakmayan, onun bir sözüne canını feda edecek yiğitleri vardı. Onun bir sözü ile kendi nefsinin isteğinden vazgeçerek O’nun isteğini yerine getiren yiğitlerdi onlar. Devam
ŞİFAHENE’DEKİ İLAÇ!
ŞİFAHENE’DEKİ İLAÇ!
Kur’an, kendisinin ifadesi ile mü’minlere şifadır. Hastalanan bedenlerimize, gönüllerimize, aile hayatımıza, eğitim hayatımıza, ticaretlerimize, hâsılı bütün hayatımıza şifadır. Bu şifâhânedeki her ayet, hayatımızda yara almış her bir yere merhem oluyor.
DevamALLAH’I UZAK YERDE ARAMA!
İnsan içinde yaşadığı dünyayı tanımak ister. Dünya nasıl bir yer, nasıl oluştu, nelerden oluşur, güneş ne işe yarar, ay bu ışığını nereden alır vs tarzındaki sorulara cevaplar arar. Bir de bu soruların yanında dünyayı anlamlandırmak da ister insan. Neden yaratıldı, kim yarattı? tarzındaki sorularla içinde yaşadığı dünyayı iç aleminde bir yerlere oturtmak ister. İnsanın burada sergilemiş olduğu iki tavrı vardır.
DevamPEYGAMBERİMİZ ALEYHİSSELAM NASIL GÖRÜNÜRDÜ?
Efendimiz Aleyhisselam her bakımdan çok güzeldi, çok özeldi. Yürümesi, kalkması, oturması, konuşması, uyuması, insanlarla münasebeti her şeyi çok güzeldi. Çünkü O’nu Allah(c.c) terbiye etmişti. Ahlakı güzel olan Alemlerin Efendisi’nin yaratılışı da ayrı bir güzeldi. O, yaratılmışların en güzeliydi. O, Hz. Aişe annemizin ifadesi ile, “Eğer Züleyha’nın meyve soyan kadınları onun alnını / yüzünü görselerdi, Ellerini keseceklerine kalplerini kesmeyi tercih ederlerdi.” dediği güzellerin sultanı idi.
DevamALLAH(c.c)’I SEVİNDİRMEK!
Sevindirmek, (Birinin) Sevinmesine sebep olmak, sevinmesini sağlamak, memnun ve hoşnut etmek demektir. Bizler sevindirdiğimiz kadar sevinir, mutlu ettiğimiz kadar mutlu oluruz. Rabbimiz(cc) yakın ve uzak komşuyu, yetimi, yolda kalmışı, işçiyi sevindirmemizi istiyor. (Nisa, 36) Yine Efendimiz Aleyhisselam ” “Kim bir müminin, dünya sıkıntılarından birini giderip(onu sevindirir)ise, Allah Teâlâ da, kıyamet gününde onun büyük bir sıkıntısını giderir.” buyurarak kimleri nasıl sevindirmemiz gerektiğini bizlere öğretiyorlar.
DevamAYDINLATAN KANDİL
Rabbimiz kitabında bize Efendimiz Aleyhisselam’ın çeşitli özelliklerinden bahseder. Efendimiz Aleyhisselam’dan bahsedilen ayetlerden Ahzab Sûresi’ndeki bu ayetler çok dikkatimi çeker.
Ahzâb Sûresi (45 – 46)
يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِداً وَمُبَشِّراً وَنَذ۪يراًۙ ﴿٤٥﴾ وَدَاعِياً اِلَى اللّٰهِ بِاِذْنِه۪ وَسِرَاجاً مُن۪يراً ﴿٤٦﴾
Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.
DevamHastalığa esas projektörden bakabilmek…
Hayat, inişli-çıkışlı bir yol gibidir. Bazen çok mutlu, huzurlu oluruz bazen de mutsuz olur hiçbir şeyden zevk almayız. Bazen bütün nimetler önümüze serilmiş olmasına rağmen hasta olur ve hayattan hiçbir türlü zevk almayız.
DevamNe için yaratıldım? diyorsan, bu yazı sana göre güzel insan
“Ben kimim, ne için bu dünyadayım?” tarzındaki sorular her insanın zihnini meşgul eder. Ve bu sorulara herkes kendi inancına göre, hayat anlayışına göre cevaplar arar. Hayata Nebevi pencereden bakan Müslüman için ise kendi varlığı ve bu kainatın varlığı hiçbir zaman gizemli ve muamma değildir. Çünkü bütün kainatı, yeri ve göğü, insanı yaratan Allah(c.c) bu soruyu cevapsız bırakmamıştır. Zihinleri işgal eden bu soruya Rabbimiz’in cevabı oldukça açık ve nettir:
Zâriyât Sûresi (56)
وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ ﴿٥٦﴾
Meal
Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.
Rabbimiz bizden bunca güzel nimetin karşılığında O’nun yüceliğini, kudretini bilmemizi istiyor. Yer, gök ve bütün kainat insan için yaratılmışken, ona hizmet ediyorken Rabbimiz de bunun karşılığı olarak bizden rızık beklemiyor. Sadece O’na kulluk etmemizi istiyor.
Zâriyât Sûresi (57)
مَٓا اُر۪يدُ مِنْهُمْ مِنْ رِزْقٍ وَمَٓا اُر۪يدُ اَنْ يُطْعِمُونِ ﴿٥٧﴾
Meal
Ben onlardan rızık istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.
Bu kulluk yolculuğumuzu araçla yaptığımız bir yolculuğa benzetebiliriz. Bu dünya bizim yabancısı olduğumuz, bilmediğimiz bir otoban… Nasıl bilmediğimiz bir yolda yol gösteren bir şeye ihtiyaç duyarız, işte bu dünya otobanı da böyle. Bize yol gösteren bir navigasyona ihtiyacımız var. Yolda giderken bazen navigasyonu dinlemeyip farklı yollara girer sonra da pişman oluruz. Bazen engebeli, dağlık, taşlık arazilere gireriz ama tekrardan navigasyonu dinlediğimizde o bizi doğru yola çıkartır.
İşte kulluğumuzda böyledir. Kur’an ve Sünnet gibi bir navigasyonumuız var. Bize her daim varılacak olan hedefe götüren… Bize her daim güzel, engebesiz yollardan gitmeyi tavsiye eden… Yine nefsimize uyup o güzel yoldan çıktığımızda “ Madem sen benim dediğimi yapmadın, ne halin varsa gör” demeyen, ısrarla bizi girdiğimiz yanlış ve engebeli yoldan doğru yola çıkartmaya çalışan bir navigasyon…
Şimdi gelin, navigasyonun rehberliğinden ayrılmayalım. Yolda başımıza gelen bütün felaketlerin, afetlerin, musibetlerin navigasyona uymayıp kendi kafamıza göre hareket ettiğimiz için geldiğini aklımızdan çıkartmayalım.
Rabbim bizi navigasyonun(Kur’an ve Sünnet’in) rehberliğinden ayırmasın…