Ayrılığının acısını gönlümde kor bir ateşe düşeceğini bilseydim, bırakır mıydım hiç elini ?
Biliyoruz ki; Ayrılıklarımız geçicidir, Baki olan diyarda tekrardan kavuşacağız..
Seni hiçbir zaman unutmayacağız Bir dostu kaybetmenin acısını öğrettin bize.. Bizimde bir gün bu diyardan göçeceğimizi hatırlattın…
Ezberlediğin kuran yüzüne nakış olunmuştu sanki. Yüzünde ki tebessümün ve hoş sohbetinle neşe katardın girdiğin ortama.. Bizim için çok güzel bir dosttun.
Bir gün bu diyardan gideceğini hiç düşünemezdim, gidişin çok hızlı oldu.. Alışamadım yokluğuna, Hasretin ise çok zor oluyor Ensar’ım
…
Arkadaşların ve dostlarınla konuşurken seni hep şu güzel şahitlikle anıyoruz ‘’ Ensar’ımız gönlünde hiç kimseye ama hiç kimseye haset beslemezdi’’ Ne güzel bir şahitlik bu.. Ancak senin gibi temiz birine yakışırdı.. Sen şimdi baki olan diyarda Kuran bülbülleri ile berabersin..
Gittiğini duydum, inanamadım yanlış haberdir dedim.
Sabri aradı “abi Ensar, Ensar, vefat etmiş abi” dedi.
Ne diyorsun, emin misin dedim. Telefon kapandı. İnanamadım..
Yürüyorum Kütahya’nın sokaklarında.. Olamaz diyorum, Allah’ım inşallah yanlış haberdir diyorum, inanamıyorum çünkü bilmiyorum kardeşi kaybet ne demek ve bilmek istemiyorum..
Mehmet’i aradım, doğru mu dedim Mehmet.
Abi dedi “Maalesef”…
Kendimi Kütahya’nın soğuk kaldırımlarında yerde ağlarken buldum
Kursta geçen günler hepsi gözümün önüne geldi.. Kurduğumuz o güzel hayaller, yapılan sohbetler, dertleşmeler hepsi gözümden yaş damlaları ile beraber aktı geçti..
Recebe haber verdim, göz yaşları içerisinde.. O da inanamadı.. Dedim ya Ensarım gidişin çok hızlı oldu.. Hemen yola çıktılar. Beraber buluştuk ve ardından İstanbul’a yola çıktık, İstanbul’a gidişimizin en zoru bu.. Zor bir yolculuk gözden akan yaşlar, içimizde oluşan yangın.
Allah’ım diyorum tek bir haber gelse de yanlış anlaşılmış dense.. Umutsuzca bir bekleyiş içerisindeyim..
Gittiğini söylediler, ben ise bunun nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyorum.
Senin o güler yüzlü tebessümünü artık görememek, abicim diyeceğin o sözü duyamamak bana çok zor geliyor Ensarım..
Geldik kursumuza; arkadaşların, hafızlar ve hocaların hepsi senin için gelmiş Türkiye’nin farklı yerlerinden..
Bakıyoruz birbirimize… Hiçbirimiz ne yaşandığının, ne olduğunun farkında dahi değiliz. Kursun her tarafında seninle yaşanılan anılar gönüllere düşüyor.
Vakit geldi artık.. Gelmesini istemediğimiz, dursun zaman dediğimiz vakit artık geldi..
Getirdiler seni musalla taşına..
Baktım ki yatıyorsun orada, ben ise seni yanımda arıyorum. “Abicim” diyeceğin o sözü bekliyorum..
Ama tam karşımda meleklerin koruması altındasın. Gözümüzden yaşlar akıyor Aklımıza ki ayet ise “Allah Muhsinleri sever”
İkindi namazına geçtik, içimden hoca namazı bitirme diyorum az daha kalsın Ensar burada.. Çünkü gitmeni hiç istemiyorum..
Şimdi ise, sana karşı son görevdeyiz Ensarim..
Helallikler istendi..
Hocaefendi tekbiri aldı..
Namazını kıldık..
Tekbirlerle götürduk seni, mezarlığa..
Melekler senin yoldaşın, Kur’an şefaatçin olsun diye dua ettik..
Gözümüz de yaşlar, dilimizde Kur’an..
Mikrofonu uzattılar, içimde oluşan yangın ve titrek bir sesle son süreyi okudum, bakara suresin ilk beş ayeti..
Okuduğum son ayet “Onlar kurtuluşa erenlerdir” buyurdu rabbimiz..
Ensarım, canım kardeşim..
Gittin dediler..
Ve gittin..
Ayrılıklarımız geçicidir, Baki olan diyarda tekrardan kavuşacağız..
Melekler senin yoldaşın, Kur’an şefaatçin olsun Ensar’ım.