KULLUKTA HZ.EBÛ BEKİR(r.anh) KIVAMI

Herkesin sadece bir alana yöneldiği, bir alanın uzmanı olduğu günlerde yaşıyoruz. Bu anlayış maalesef dînî yaşantımızda da görülmektedir. Yani, davaya malıyla infakta bulunan Müslümanı meydanda yardım kolisi dağıtırken, ter dökerken göremiyoruz.

guzellik

Nafile ibadetlere, zikire, teheccüde önem veren Müslümanı sokaklarda bir kişinin hidayetine vesile olmak için koştururken göremiyoruz. Davet çalışmasında bulunan bir Müslümanı gece herkes uyurken seccadesinin başında göremiyoruz. Bu listeyi uzatmamız mümkündür. Şunu ifade etmek isterim ki, bu amellerin her biri hadd-i zâtında çok kıymetli amellerdir. Ama bunlar sadece bir bütünün parçalarıdır.

Bizden istenen ise bütüne erişebilmektir. Yani, infakta bulunan Müslümanı meydanda da görebilmek, kalbin tezkiyesine önem veren Müslümanı davet sahasında da görebilmek, ilimle meşgul olan kimseyi bir Müslümanın derdi için koştururken görebilmek.. Ben buna “ Kullukta Hz.Ebû Bekir Kıvamı” diyorum. Hz.Ebû Bekir özelinde bütün Ashâb’a baktığımızda bu bütüncül anlayışı görebiliyoruz. Onlar tüccar oldular, bunun yanında cihâd ettiler, infâk ettiler, gecelerini ihyâ ettiler.(r.anhum) Ama bir rivayet var ki ben orada Hz.Ebû Bekir’in kulluk kıvamını anlıyorum:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Allah yolunda çift sadaka veren kimse, cennetin muhtelif kapılarından, ‘Ey Allah’ın (sevgili) kulu! Burada hayır ve bereket vardır’, diye çağırılır. Sürekli namaz kılanlar namaz kapısından, mücahidler cihad kapısından, oruçlular reyyân kapısından, sadaka vermeyi sevenler de sadaka kapısından (cennete girmeye) davet edilirler.”

Ebû Bekir radıyallahu anh:

– Anam babam sana kurban olsun ey Allah’ın Resulü! Gerçi bu kapıların birinden çağrılan kimsenin diğer kapılardan çağırılmaya ihtiyacı yoktur ama, bu kapıların hepsinden birden çağrılacak kimseler de var mıdır? dedi.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

– “Evet, vardır. Senin de o bahtiyârlardan olacağını ümit ederim” buyurdu. (Buhârî, Savm 4, Cihâd 37, Bed’u’l-halk 9, Fezâilü ashâbi’n-Nebî 5; Müslim, Zekât 85, 86. Ayrıca bk.Tirmizî, Menâkıb 16; Nesâî, Zekât 1, Cihâd 20, Sıyâm 43)

Bu rivayet Efendimiz Aleyhisselâm’ın sâdık dostu Hz.Ebû Bekir’in ufkunu ve kulluk kıvamını bize göstermektedir. O, Efendimiz Aleyhisselâm nerede ise orada olmuştu, O(s.a.v), nerede durulması gerektiğini söylemişse orada durmuştu. İnfakta en önce o koşardı, Cihâd da en ön safta o vardı. Namazda da en ön saftaydı.

Bugünün Müslümanları olarak bize düşen yaşantımızda bu kıvama erişebilmek için gayret etmektir. Yani hem işine gidip rızkının peşinde olan, hem namazını dosdoğru kılan, hem gecelerini teheccüd ve zikirle süsleyen, hem infak çağrısını duyduğunda cimrilik etmeyen, hem bir Müslümanın derdini giderebilmek için koşturan, hem neyi niçin yaptığını bilmek için ilme önem veren, hem bir kişinin hidayetine vesile olmak için koşturan bir mümin olmamız gerekiyor. Eğer bu kıvamı yakalarsak işte o zaman cennetin bütün kapıları bizi çağıracak ve biz de ebedî saadete erişip o bahtiyarlardan olacağız.

Rabbim en başta kendi şahsımı ve cümle Ümmeti bu kıvama erişen kullarından eylesin inşallah.

(Ali Özbek/26.Rabiulevvel.1442/12.Kasım.2020/Çarşamba)

(Not: Bu kıymetli yazı editör hatasından kaynaklı geç yayına alınmıştır. Yazarımız ve takipçilerinden özür dileriz. 🙁 )

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir