Dünyada bir başka ülkede askeri üs kurmak, yalnızca dev askeri güçlerin sahip olabileceği bir imkân olarak görülüyor. Dünyanın hemen hemen her bölgesinde ABD’nin askeri üssü bulunurken, bu ülkenin yanı sıra üssü olan ülkeler arasında Rusya, Fransa ve İngiltere de yer alıyor. Türkiye de yurtdışında askeri üssü bulunan sınırlı sayıdaki ülkeler arasında. Türkiye, askeri varlık gösterdiği dost ve müttefik bu ülkelere, barış ve refahın güvencesi olarak gidiyor.
Savunma sanayindeki yerli ve millileşme atağının ardından alınan güzel sonuçlar Türkiye’nin elini dünyada da güçlendirdi. Milli silahlar ve teçhizatlar ile askeri operasyonlarda elini güçlendiren Türkiye, Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmelerin ardından yapılan başarılı operasyonlarla dünyada adını daha çok duyurmaya başladı. Özellikle Osmanlı’nın çekildiği bölgelere 100 yıl sonra yeniden dönen Türkiye, en stratejik alanlara üs kurarak bölgedeki gücünü artırmaya devam ediyor. Askeri varlıkların Doğu Akdeniz’den Afrika Boynuzu’na kadar geniş bir coğrafyada konumlandırılması ile Türkiye, bölgede sağlam bir güvenlik mimarisi oluşturabilmek için kendisine siyasi-askeri bir nüfuz alanı inşa ediyor.
Katar Üssü
Görüşmeleri 2014’te başlayan ve Mart 2015’te onaylanan anlaşma sonucu kurulan Katar üssü, Türkiye’nin kendi toprakları dışındaki ilk büyük askeri varlık olma özelliği taşıyor. Türkiye’nin son yıllardaki en büyük askeri ve diplomatik başarılarından biri olan Katar üssü, kara birliği barındırmasına rağmen, denizden ve havadan da lojistik desteğe müsait durumda. Üç bin kapasiteli üste şuan yaklaşık 300 Türk askeri görev yapıyor.
Türkiye’nin Katar’da üs kurması, ülkenin bölgesel aktörlük iddiası ile yakından ilintili. Türkiye, geleneksel dış politika coğrafyasının dışındaki kritik bir bölgede askeri üs kurarak bölgesel aktörlük iddialarına ciddi bir katkı sunuyor. Bölgesel aktörlük iddiasının diğer bir boyutu da Türkiye’nin üs ve güvenlik ilişkileri aracılığıyla tarihsel coğrafyasının dışındaki bir güç mücadelesinde müdahil etken olarak yer almasıdır. Nitekim Katar’a ambargo başlayınca Türkiye’nin 3 yıl önce adım attığı, Katar üssü konusundaki öngörüleri de doğru çıktı. Katar’da diplomatik, askeri, siyasi akıl yürütme, kademelenme ve sıralanma sonuç verdi. Ayrıca üste görev yapan Türk askerlerinin abluka krizinin ardından BAE’nin saray darbesini önlediği ortaya çıkmıştı.
Yurtdışındaki En Büyük Üs Afrika Boynuzu’nda
Türkiye, 1950’de Kore Savaşı’ndan sonra asker gönderdiği ilk ülke olan Somali’nin gelişmesine yardımcı olmaya devam ediyor. Türkiye, bundan 25 yıl önce barışın korunması ve insani yardımların ulaştırılmasına katkı sağlamak için asker gönderdiği Somali’de, bundan böyle Eylül 2017’de tamamlanan Mogadişu’daki Türk üssüyle bölgede sürekli askeri güç bulunduracak. Türkiye böylelikle, ABD, Fransa, İngiltere ve Japonya’nın ardından Afrika’da askeri üsse sahip 5. ülke oldu.
Türkiye’nin Somali’de askeri üs açma hamlesi, Ankara’nın, Türkiye’nin kıta çapında akıllı güç kapasitesini artırmaya yönelik Afrika girişiminin ayrılmaz bir parçası. Somali, Türkiye’nin 2010’lu yıllara damgasını vuran jeopolitik bakış açısının da merkez üssü konumunda bulunuyor.
Yeni askeri üs Mogadişu Havaalanı’na, Mogadişu Limanı’na ve Türkiye tarafından 2013 yılında inşa edilen hastaneye yakınlığıyla çok mühim bir konuma sahip. En başta tek seferde -tabur seviyesine denk- 500 Somalili askerin eğitim görebileceği bildirilmiş olsa da, çıkan son haberlerde tek seferde bin 500 Somalili askeri personelin eğitim görebileceği tesislerde 200 Türk askeri görev yapıyor.
Türkiye’nin ileri askeri üs açma stratejisine yönelik Afrika Boynuzundaki en büyük güçlük, eş-Şebab tehdidi olabilir. Nitekim bu terör örgütü daha önce Ankara’yı doğrudan tehdit etti ve Türkiye’yi açıkça ‘düşman’ olarak nitelemişti.
Afrika’nın Kapısı: Sevakin Adası
Sudan’ın kuzeydoğusunda, Kızıldeniz kıyısında bir liman kenti olan Sevakin Adası, Türkiye için tarihi öneme sahip. Yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu’na bağlı olan ada, ticari ve ekonomik öneminden dolayı Sudanlılar tarafından “Afrika’ya açılan kapı” olarak nitelendiriliyor.
Sevakin Adası, geçmişte Nubye bölgesinin en önemli limanıydı. Osmanlı döneminde Kızıldeniz ve Hicaz’ın denizden gelecek tehlikelere karşı güvenliği Sevakin Adası üzerinden sağlanıyordu. Bugünkü Eritre, Cibuti ve Kuzey Somali’yi kapsayan Habeş eyaleti valilerinin ikamet adresiydi Yavuz Sultan Selim’in 1517’de Mısır’ı fethetmesiyle Türk topraklarına katılan ada, eyaletin merkezi konumundaydı. Kızıldeniz ve Hicaz’ın güvenliğini Sevakin Adası’ndan sağlayan Osmanlı İmparatorluğu, bölgeye önce kaleler, ardından idari binalar, camiler, hanlar, hamamlar inşa etti. Kızıldeniz, “ticaretin kilit noktası” olan Sevakin Adası sayesinde “Osmanlı’nın iç denizi” haline geldi.
Sevakin Adası’nın Türkiye’ye tahsis edilmesiyle birlikte Sudan eski Dışişleri Bakanı İbrahim Ghandour, Türkiye’nin Sevakin Adası’nda askeri ve sivil gemilerin bakımının yapılabileceği bir liman inşa edeceğini duyurmuştu. Sevakin Adası, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sudan’ın en önemli limanı konumundaydı. Ve ada Afrika’nın Hac Kapısı olarak biliniyor. Türkiye, adayı yeniden restore ederek hizmet verebilir bir hale dönüştürme kararı almıştı.
En Etkili Askeri Harekat Suriye’de
Meşru müdafaa kapsamında Fırat Kalkanı Harekatı’nı başlatan Türkiye, Suriye’de geniş bir alanda halkın güvenliğini sağladı. Türkiye, DAEŞ’e karşı en güçlü mücadeleyi vermesine karşın müttefiklerinin yoğun baskılarıyla karşı karşıya kalmıştı. Fırat Kalkanı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı ile birlikte El-Bab, Azez, Cerablus ve son olarak İblid’de Türk askerleri görev yapmıştı. Büyük operasyonların çatışmaların yaşandığı Suriye’de yaklaşık 15 bin askerimiz konuşlanıyor.
Türkiye, bilindiği üzere günümüzde halen daha sınır komşusu Suriye’de halkın güvenliğinin tesisi ve ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli insani yardım ve alt yapı çalışmaları yürütüyor. Türkiye’nin güvenliğine yönelik terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terörist örgütlerden ülkemize yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı ulusal güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak amacıyla bölgede varlığını devam ettirmektedir.
Yurtdışındaki En Çok Askeri Üs
Türkiye’nin en fazla Irak’ta askeri üssü bulunuyor. TSK, terör örgütü PKK’nın bölgedeki faaliyetlerini izlemek ve istihbarat çalışmaları yapmak amacıyla 1996 yılından bu yana Kuzey Irak’ta bulunuyor. TSK’nın yerleşik bulunduğu Bamerni, Kanimasi, Begova’da ve bu üslerin en büyüğü Başika olmak üzere üslerde yaklaşık olarak 2 bin 500 Türk askeri bulunuyor.
Başika kampı, Türkiye’nin DAEŞ karşıtı operasyonlarının önemli unsurlardan biri haline gelmiştir. Kampta, DAEŞ’le mücadele edecek Türkmen, Arap ve Kürt unsurlar eğitilrken, bazı birliklerde eğitim alanını korumayı sürdürüyor. Şuana kadar 2 binden fazla Iraklı’nın eğitimini tamamladığı Başika kampında, Türkiye’nin DAEŞ terör örgütüne karşı Irak’ta yürüttüğü mücadelenin önemli bir ayağını oluşturuyor.
En fazla personel KKTC’de
Türk Silahlı Kuvvetleri, en fazla personelle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde konuşlu. Kıbrıs’taki asker sayısının 40 bin civarında olduğu değerlendiriliyor.
Lübnan: Türkiye askeri Lübnan’da Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamında görev yapıyor. Türkiye 10 yılı aşkın süreden beri UNIFIL’e destek veriyor. Bu üldeki Türk askeri sayısı 100 civarında.
Afganistan: TSK, 11 Eylül saldırılarının ardından Afganistan’a gerçekleşen operasyonlardan sonra BM kararıyla NATO misyonu çerçevesinde bu ülkede görev yapıyor. TSK askeri muharip güç olarak görev yapmıyor. Afgan ordusunun eğitilmesi ve “güvenliğin” sağlanmasına yönelik yardımda bulunuyor. Afganistan’daki asker sayısı yaklaşık 2 bin.
Orta Afrika Cumhuriyeti: TSK Orta Afrika Cumhuriyeti’nde de BM bünyesinde bulunuyor. Türkiye askeri bu ülkede BM Çok Boyutlu Entegre İstikrar Misyonu’na destek veriyor. Bu iki Afrika ülkesindeki asker sayısına ilişkin bilgi yok ancak çok fazla olmadığı tahmin ediliyor.
Bosna-Hersek: Türkiye askeri Bosna-Hersek’teki Uluslararası Barış Gücü bu ülkede “barış ve istikrar”ın sağlanması öne sürülerek gönderildi. Bosna-Hersek Türk Temsil Heyet Başkanlığı bünyesinde bulunan Türk askerinin vazifesi, “Huzur ve güven ortamını devam ettirmek, yerel ve uluslar arası kuruluşlarla işbirliğini geliştirmek, uluslararası sivil mevcudiyeti desteklemek ve Bosna-Hersek Silahlı Kuvvetlerine eğitim desteği sağlamak” olarak ifade edildi.
Kosova: Kosova’da Uluslararası Barış Gücü, 1999’dan itibaren BM Güvenlik Konseyi’nin kararı doğrultusunda sürdürülmektedir. KFOR Harekâtında Türkiye kendisine tahsis edilen kadrolara personel görevlendiriyor. Türk askerinin Kosova’daki başlıca vazifesi; “güvenli bir ortam” tesis etmek, yerel ve uluslararası kuruluşlarla işbirliğini geliştirmek ve Kosova Güvenlik Kuvvetlerinin gelişmesine destek sağlamak.
Arnavutluk: Savunma işbirliği kapsamında 1997’de kurulan üs Adriyatik kıyısındaki Avlonya (Vlore) şehrinde bulunan ve aynı zamanda Arnavutluk Donanması’na da hizmet veren Paşa Limanı’nda, 20 dönüm arazi üzerine kuruludur. Üs, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı (Dz.K.K.lığı) Arnavutluk Ekip Başkanlığı ismiyle faaliyet gösteriyor. Personel sayısı bir ara 250’ye kadar çıkan üste 20 civarında askerin görev yaptığı tahmin ediliyor.
Azerbaycan: TSK, Azeri askerlere eğitim vermekte ve iki ülke arasında yakın ilişkiler sözkonusu. 2016’da imzalanan bir protokol ile Bakü’deki Gizil Sherg Garnizonu’nda yer alan bazı binalar ile Sumgayıt şehrindeki Nasosnaya Hava Üssü’nde bulunan bir terminal TSK’nın kullanımına tahsis edildi.
Sınır Ötesinde Var Olmak
Türkiye’nin 2017 yılı savunma planlamasında ve askeri-stratejik duruşunda yaşanan en önemli atılım, ileri üsler oldu. Özellikle Katar’da daha önce kurulan askeri üssün yeni sevkiyatlar ile tahkim edilmesi; Fırat Kalkanı Harekatı sonrasında Suriye’deki yerel dost unsurlar ile ileri harekat üsleri oluşturulması, Somali’de askeri eğitim tesisinin faaliyete geçirilmesi gibi gelişmeler Türkiye’nin sınırları ötesindeki askeri varlığını Doğu Akdeniz’den Afrika’nın boynuzuna ve Basra Körfezi’ne kadar taşımakta. Belirtilen tabloya, halihazırda sürdürülen TCG Anadolu Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemisi projesinin bir hafif uçak gemisi olarak kullanılması planını eklemekte de fayda var.
Türkiye’nin ileri üs stratejisini doğru anlamak için hem ABD, Fransa, Rusya ve İngiltere gibi ülkelerin hem de Türkiye’nin jeopolitik önceliklerini analiz etmek gerekiyor. Konuya ilişkin çalışmalar, ileri üslerin bölgesel kriz alanlarına kısa sürede müdahale edebilme yeteneği için vazgeçilmez olduğunu ortaya koyuyor.
Ayrıca, kriz alanında bir askeri altyapının halihazırda var olması -söz gelimi, kullanılabilecek pistler, mühimmat depolama bölgeleri, komuta & kontrol sistemleri bulunması- gerektiğinde daha büyük kuvvetlerin kaydırılması için çeşitli imkanlar sunmakta.
Söz konusu üslerin ikinci kritik fonksiyonu, ev sahibi ülkeye somut güvenlik ve savunma garantileri sağlanırken, sınırların ötesinde aktif ve etkin bir caydırıcılık kapasitesi oluşturmaları.
Bu çerçevede, Basra Körfezi’ndeki ABD üslerinin etkilerinin ya da Suriye’de Rus askeri varlığının operasyonel ve stratejik düzeyde katkılarının altını çizmek gerekiyor.
İleri üsler için üçüncü temel fonksiyon da ev sahibi ülke ile güvenlik ve savunma alanında işbirliği geliştirilmesinin önünü fazlasıyla açması. Bu noktada güvenlik ve savunma işbirliği salt alımlar ve donatım kapsamında düşünülmemeli. Somali ya da Katar silahlı kuvvetlerinde bir jenerasyonun Türk askeri eğitimcileri tarafından yetiştirilmesi, önümüzdeki on yıllar içinde ciddi stratejik kültürel kazanımları da beraberinde getirecektir.
Örneğin, Rusya Federasyonu bugün halen Sovyet askeri stratejik kültürel etki sahasının getirilerinden yararlanmakta. Ortadoğu’da önemli bir kısım elitin Britanya askeri kurumlarından mezun olması, Londra için ciddi bir savunma ve güvenlik diplomasisi imkanı sağlıyor. Elbette ileri üs stratejisinin riskleri de var.
Angajman kuralları ev sahibi ülkenin tasarruflarına bağımlı, bu üsler terör saldırıları için hedef teşkil edebilir ve tüm koşulların normal olduğu dönemlerde dahi, ülke topraklarının ötesinde lojistik ağlar kurmak savunma ekonomisi açısından masraflı. Yine de, ileri üsler inşa etmek, bir devletin bölgesel olanaklarını etkin biçimde kullanma iradesini yansıtan, meyveleri uzun erimde toplanabilecek bir vizyonu ortaya koyuyor.
KAYNAKÇA
1. aa.com.tr
2. yenisafak.com
3. aljazeera.com.tr