Allah(c.c) her kavme bir peygamber göndermiş ve o her peygamberin yanında ona yardım eden, davaya omuz veren kişiler olmuştur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve son peygamber olan Efendimiz Aleyhisselam’ın da yanında bu davaya omuz veren, O’nu yalnız bırakmayan, onun bir sözüne canını feda edecek yiğitleri vardı. Onun bir sözü ile kendi nefsinin isteğinden vazgeçerek O’nun isteğini yerine getiren yiğitlerdi onlar.
Onlar öyle yiğitlerdi ki, Allah onların yiğitliklerinden, davaya sahip çıkışlarından, “ fedâke ebî ve ümmî Ya Rasûlallah/ Anam babam sana feda olsun Ya Rasûlallah) sözlerinden razı olmuştu. (Beyyine, 98/8) Onlar bu sözü söz olsun diye söylemiyorlardı. Allah(c.c), iman edenlerden peygamberlerine karşı bir duruş bekliyordu. Onlar bu duruşu sergiliyordular. Rabbimiz bu duruşu Ahzâb Sûresi’nde şu kelime ile ifade ediyordu:
اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ
“Peygamber, müminlere kendi canlarından daha yakındır…” (Ahzâb, 33/6)
Demek ki önce ben değil; önce O (sallallâhu aleyhi vesellem) olmalıdır. O’nu, kendi nefislerimizden daha çok sevmeli ve saymalıyız. Ashâb-ı Kirâm bunu daha da öteye götürerek; “ Değil kendi nefsimiz, anamız-babamız, eşlerimiz, çocuklarımız, malımız-mülkümüz, sahip olduğumuz her ne varsa sana feda olsun Ya Rasûlallah” diyerek, bu sözlerini hayatları ile ispat etmişler ve Allah bu hayatlardan razı olduğunu bildirmiştir.
Bu ayeti her sahâbî farklı şekilde hayatlarına yansıtmıştı. Ondan sonra gelenler de öyle.
Bazen bu Hubeybce bir duruştu; asılmaya giderken bile içinde hiç tereddüt bulunmayan, “Senin yerine şuanda Muhammed’in burda olmasını istemez miydin” sorusuna “ Değil Efendimiz Aleyhisselam’ın burda olmasını, oturduğu yerde ayağına diken batmasına razı olmam” diyen bir duruş.
Bazen bu Ebûbekir’ce bir duruştu; Miraç gecesi Efendimiz Aleyhisselam’ı yalanlayanlara karşı, sıddîkça bir cevap verişti: “O ne diyorsa doğrudur. Vallahi ben bundan daha fazlasına da inanırım.”
Bazen bu Ömer’ce bir duruştu; Kızdığına Allah için kızmaktı.
Bazen bu Osman’ca bir duruştu; O, “ Bu kuyuyu Müslümanların faydası için kim satın alır” dediğinde hiç tereddüt etmeden varını yoğunu onun için feda edişti.
Bazen bu Ali’ce bir duruştu; bütün akrabaları sırt çevirirken, “Kim bana bu davamda yardımcı olacak” dediği zaman, yaşının küçük olmasına rağmen “ Ben yardımcı olurum” diye öne atılmaktı.
Bazen bu Mus’ab’ca bir duruştu; hiç bilmediği bir diyara, O’nun emri ile gidip orada Hakkı anlatmak ve tatbik ettirmekti.
Bazen bu Ebu Eyyüb el-Ensarî’ce bir duruştu; O’nu evinde misafir etmek ve O rahat olsun diye kendi rahatından vazgeçişti.
Bazen bu Hasan el-Basrî’ce bir duruştu; Allah Rasûlü’nün sünnetini, takvasını, zühdünü hayatın merkezine oturtmaktı.
Bazen bu Ebu Hanîfe’ce bir duruştu; O’nun söylediklerinin aksine hareket etmemek için zindanı kendine yoldaş edinmekti.
Bazen bu İmam Buhâri’ce bir duruştu; O’nun bir sözü için aylarca yol gidebilmekti.
Bazen bu Şamil’ce bir duruştu; O’nun öğrettiği değerler kendi yaşadığı toprağa can versin diye Cihad’ı ve dağları kendine yoldaş edinmekti.
Bazen bu İskilipli Âtıf’ca bir duruştu; O’nun sarığına feda edebilmekti tendeki canı.
(Radıyallâhu Anhum/ Allah onlardan razı olsun.)
Bütün bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Bugün ümmet olarak ihtiyacımız olan şey ise bu güzel örneklerin örnekliğinde yol alarak bugünün örnek insanları olabilmek. Bugün Hubeyb’ce bir duruş, O’nun sevgisini gönlümüze nakşetmektir. Bugün Ebûbekir’ce duruş; O’nun hadisleri etrafında oluşturulmak istenen şüphelere kulak asmayıp, “ O ne diyorsa doğrudur” diyebilmektir. Bugün Mus’ab’ca duruş; ailemizin, akrabalarımızın, komşularımızın, iş arkadaşlarımızın İslamî bir hayat yaşamaları için mücadele etmektir. Bugün Ebu Eyyüb el-Ensari’ce duruş; O’nun hadislerini evlerimizde misafir etmek ve bol bol O’nun hadislerini okumaktır. Bugün Osman’ca bir duruş; komşumuzun ihtiyacını gözetmektir. Bugün Ali’ce duruş; sağa sola bakınmadan sorumluluk üstlenmektir.
Gelin rahmet mevsiminin gölgesinin üzerlerimize düştüğü şu günlerde bu hakikatleri tekrar düşünelim. Ramazanı bu manada kendimize milat edinelim. Bu rahmet mevsimini, âlemlere rahmet olarak gönderileni kendimize örnek almakla kendimiz için rahmete dönüştürelim. Hayatımızın her alanında O’nu rehber edinelim. Her alana onun mührünü vuralım. Her yerde gücümüz yettiğince O’nun ahlakı ile ahlaklanalım. (Sallallâhu Aleyhi Ve Sellem)
Rabbim O’nun sevgisi ile donanmayı, ahlakı ile kuşanmayı ve rehberliği ile yol almayı cümlemize nasip eylesin. Âmin…
(Ali Özbek/27.Şaban.1441/20.Nisan.2020/Pazartesi)