Şu sıralar hepimizi yoğun olarak ilgilendiren fakat elimizden hiçbir şeyin gelmediği ve hala çoğumuzun da ibret almadığı bir olayla karşı karşıyayız.
Küçücük bir mikrop…
Küçücük bir cisim…
Tanımlar çoğaltılabilir.
Gözle görülmeyen ama hayatımızı mahveden, evden dahi çıkamayacak dereceye getiren, küçücük bir şey…
Çok değil bundan 2 ay önce hepimiz rahatlıkla işlerimize, okulumuza, alışveriş merkezlerine gidebiliyorduk değil mi? Dünya hayatımız tıkır tıkır işliyordu…
Bu kadar işimizin arasında unuttuğumuz tek bir şey vardı,
Aslında en önemli şey: Allah (C.C) Kulluğumuzu unuttuk. Rabbimizi unuttuk. Rabbimizin emirlerini unuttuk. Rasulullah’ın (S.A.V) gözümün nuru dediği namazı unuttuk. Dünyaya geliş sebebimizi unuttuk. Neydi peki o sebep? Hatırlatmakta fayda var:
لِيَعْبُدُونِ اِلَّا وَالْاِنْسَ الْجِنَّ خَلَقْتُ وَمَا
Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım. (Zariyat,51)
Yapamadık. Kulluğu beceremedik. Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin tabiriyle: ‘Dünyaya perestiş ettik’.
Sonra ne mi oldu?
Allah (C.C); kendini çok büyük gören insanoğlunu, gözle görülemeyecek bir şeyle imtihan etmeye başladı.
Önce evini, Kabe’sini kapattı. Sonra onun şubeleri olan camileri. Hani camiye gittiğimizde derdik ya: ‘Allah’ın evinde misafiriz’ diye. Ev sahibi bizim gibi misafiri kabul etmedi, ne acı!
Peki ibret alabildik mi? Tövbe edip ACZİYETİMİZİ anlayabildik mi?
Misafir olduğumuz şu yalan dünyada bir HİÇ olduğumuzu anlayabildik mi?
Daha küçücük bir virüsle mücadele edemezken aslında küçücük olanın biz olduğunu, Allah istemezse yerimizden dahi kımıldayamayacağımızı idrak edebildik mi?
Eğer idrak edemediysek vay halimize!
Eğer idrak edip günahlarımızdan döndüysek o zaman Ne Mutlu Bize!
Kardeşim!
Hala nefes alıp verebiliyorsan, Rabbin hala bir imkan tanıyor demektir sana.
Öyleyse sığın kovulmuş olan şeytanın şerrinden Rahman ve Rahim olan Allah’ına ve de ki:
Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim.