Tarihte peygamberliği inkar edenler veya muhal görenler olmuştur. Bu görüşü benimseyenlerin en önemli gerekçesi, insan aklının nübüvvete ihtiyaç hissettirmeyecek derecede yeterli olmasıdır. Böyle düşünen insanlara göre bilginin yegane kaynağı akıldır. İnsan hayatında aklın idrak edemeyeceği durumlar vardır. Başta ibadetlerin şekli olmak üzere dünya ve ahiret ile ilgili saadet ve felaket gibi konularda akıl aciz kalmaktadır.
Kuranı Kerim bir taraftan insanı üstün yönü ve yetenekleriyle tanıtırken diğer taraftan onun eksikliklerine işaret etmek suretiyle aklın yetersizliği gerçeğini ortaya koymaktadır.
‘’Biz insanı en güzel biçimde yarattık’’ (Tin suresi 4.ayet)
‘’Biz hakikaten insanı şan ve şeref sahibi kıldık’’ (İsra suresi 70.ayet)
Bu iki ayette insanın mükemmel bir yaratışa sahip olduğunu ve diğer varlıklarlardan üstün kılndığı ifade edildi.
‘’İnsan kendini kendine yeterli görerek azar’’ (Alak suresi 6-7.ayetler)
‘’Doğrusu insan çok zalim ve çok nankördür’’ (İbrahim suresi 34.ayet)
Bu iki ayette ise insanın taşıdığı zaaflara işaret edilmektedir.
İnsan doğumundan itibaren eğitim ve öğretimine tesir eden pek çok amil mevcuttur. İlk olarak insan, her hususta örnek ve rehber bir şahsiyete muhtaçtır. Çünkü o, dil, din, ahlaki vasıflar, alışkanlıklar vs. hayatını şekillendiren bütün fikir ve inanış faaliyetlerini, hep kendisi için sergilenen numuneler ve onlardan aldığı intibalarla oluşturur. Bazı küçük istisnalar olsada genellikle bu böyledir.
Mesela bir çocuk, anne-babası hangi dili konuşuyorsa, öncelikle onu öğrenir. Daha sonrada örnek aldığı diğer numuneler ve misallerle ikinci, üçüncü dili öğrenir.
İnsanın dini, ahlaki ve manevi aleminin şekillenmesinde büyük mâniler ortaya çıkar. Çünkü ilahi iradenin insana imtihan gayesiyle vermiş olduğu ve insanı hiç terk etmeyen ‘’nefs’’ ve ‘’iblis‘’ gibi iki büyük mâniler vardır. Bu bakımdan insanın manevi alemi Peygamberler ve Hak Dostları tarafından şekillendirilmektedir. Aksi takdirde insanoğlu, gaflet, dalalet ve isyana sürüklenmekten kendini koruma dirayetini kolay kolay gösteremez.
Bu itibarla insanoğlu daima ince ruhlu, zarif ve rakik kalpli rehberlere muhtaçtır. Bugün bir takım insanların gaflet içindeki bir takım kimseleri örnek alarak onlar gibi olmak için kendilerini ebedi ve ebedi saadetlerini tehlikeye atanların hali ne büyük bir felakettir.
Cenabı Hak biz kullarının dalalete uğramaması için ‘’üsve-i hasene’’ yani en güzel bir örnek olarak alemlerin efendisi Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) göndermiştir. O’nu gönül tahtımızın yegane sultanı ve hayatımızın rehberi kılmalıyız.
Muhabbetin ilk şartı ve meyvesi, sevileni unutmamak; ona sözde , fiilde ve halde muvafakat etmektir. Peygamber efendimizi muhabbetine nail olabilmek için O’nun (sav) sünneti seniyyesini öğrenip hayatımıza tatbik etmeliyiz. Çünü Peygamber Efendimizin (sav) hayatı bilinmeden, makbul bir İslam yaşayışı mümkün değildir.
Kısaca; Yaşı, kademesi ve seviyesi ne olursa olsun, her Müslüman için en güzel ve şaşmaz zirve ölçüler, Siyer-i Nebi’de sergilenmektedir. Bu sebeple, İslam’ı bütün yönleriyle anlayıp tatbik edebilmek için, Rasulullah (sav) hayatını güzel bir şekilde öğrenmek zaruridir.
KURANI KERİMDE PEYGAMBER EFENDİMİZE İTAAT
‘’ De ki, Allah’a ve Rasüle itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse şüphesiz Allah kafirleri sevmez’’ (Al-i İmran suresi/ 32.ayet)
‘’Ey iman edenler! Allaha itaat edin, Resule ve içinizden emir sahiplerine itaat edin (Nisa suresi/ 59.ayet)
‘’Allaha itaat edin, Resule itaat edin ve onlara karşı gelmekten sakının’’ (Maide suresi / 92.ayet)
‘’ Kim Allaha ve Resule itaat ederse, Allah onu içlerinde ırmaklar akan cennetlere koyar’’ (Nisa Suresi / 13.ayet)
‘’ O (Peygamber) Kendi hevasından konuşmaz, onun konuştuğu ancak kendisine vahyolunan bir vahiydir.’’ (Necm Suresi / 3.Ayet)
‘’Aralarında hükmetmesi için Allaha ve Rasülüne çağırıldıklarında müminlerin bütün söyleyecekleri ancak ‘işittik ve itaat ettik’ demekten ibarettir. İşte bunlar felaha erenlerin ta kendileridir. Kim Allaha ve Rasülüne itaat eder, Allah’tan korkar ve O’ndan sakınırsa, işte bunlar kazananların ta kendileri olurlar’’ (Nur suresi / 52. Ayet)
KURANI KERİMDE PEYGAMBER EFENDİMİZE İTAATSİZLİK
‘’Kim Allaha ve Rasülüne karşı gelir ve O’nun sınırlarını aşarsa, Allah onu ebediyyen kalacağı ateşe koyar (Nisa Suresi / 14.ayet)
‘’ Kim Allaha ve Rasülüne Karşı gelirse ve apaçık şekilde sapıtmış olur’’ ( Ahzab suresi / 36. Ayet)
‘’ Kim Allaha ve Rasülüne karşı gelirse, onun için cehennem ateşi vardır. Onlar orada ebediyyen kalacaklardır’’ ( Cin Suresi / 73. Ayet)
‘’ Onlar (hala) bilmediler mi ki kim Allaha ve Resulüne muhalefet ederse ona cehennem ateşi vardır’’ ( Tevbe Suresi / 63. Ayet)
‘’Kim Allah ve Resulü ile ayrılığa düşerse, şüphesiz ki Allah cezalandırması şiddetli olandır’’ (Enfal Suresi / 13. Ayet)
Kuranı Kerim’de Allaha ve Resulüne itaatın ve itaatsiziliğin önemini bildirmiştir. Bir Peygamber bir şey emrettiğinde veya bir şey yasakladığında bunu kendi şahsi yetkisi ile yapmaz, bilakis O bunu Allah’ın bir elçi sıfatıyla yapar.
Peygamber Efendilerimiz insanlara, öğrettikleri ve tebliğ ettikleri hususların pratik bir örneğini ortaya koymak üzere gönderilmişlerdir. Onların mesajları, şifahi öğretiyle sınırlı değildir. Filleri de hayatın doğru yönünü takip etme, öğrenme ve keşfetme cehdinde aynı derecede önemlidir. Kuranı Kerim Ahzab suresinde belirtildiği üzere son derece açıktır: ‘’Şüphesiz ki Allah Resulünde sizin için, Allaha ve Ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allahı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır’’ (Ahzab Suresi / 21. Ayet)
Devri zamanda seçkin bir ilim adamı veya alanının usta bir sanatkarı tarafından eğitilmeksizin sadece ilgili kitapları okumak kişiyi ilim veya sanatta mükemmel yapmaz. Birisi bir tıp biliminin kitaplarını okuyup incelese, fakat deneyimli bir doktorun gözetimi altında çalışmasa, bu kişi bütün incelemesine rağmen, bir doktor olarak hizmet verme iddiasında bulunamaz.
Bir kimse hukuk kitaplarını okusa, seçkin bir hukukçudan pratik eğitim almaksızın ve onun yardımcılığı altında belli bir süre kalmaksızın, bir hukukçu olduğunu iddia edemez.
Hatta iyi bir yemek pişirmek isteyen sıradan bir meraklı bile, yemeği pişirmek için gerekli bütün malzeme kitapta zikredilmiş ve sürecin en küçük ayrıntıları dahi tamamen tarif edilmiş olmasına rağmen, sadece konu hakkında yazılmış kitapları okumak suretiyle mükemmel bir yemek yapamaz.
Bu örnekler açık bir şekilde gösteriyor ki, insanoğlu önemli bir konuyu öğrenmeyi sağlamada daima pratik bir örneğe ihtiyaç duymaktadır. Aynı şey dini konuların öğretim ve eğitiminde de geçerlidir.
Bu sebeple Allah sadece ilahi kitapları izâm etmemişdir. O kitapla birikte bir daima bir resul izâm etmiştir.
İnsanlık sadece ilahi bir kitaba ihtiyaç duymamıştır. İnsanık aynı zamanda kuranın muhtevasını öğretecek bir muallime de ihtiyaç duymuştur. İşte bu sebepten dolayıdır ki insanlar, açık bir emirle bütün insanlığa gönderilmiş bulunan Hz. Peygamber’e ( sav) itaat etmek, O’na tabi olmak ve O’nun tarafından kendilerine sunulan pratik örnek vasıtasıyla Allah’ın iradesinin ayrıntılarını öğrenmekle yükümlüdür.
KAYNAKLAR
- MUHAMMED TAKİ OSMANİ / Sünnetin Değeri ve Bağlayıcılığı (Çeviri Prof. Dr. Mehmet Özşenel, Marmara ilahiyat Yayınları)
- OSMAN NURİ TOPBAŞ / Hz. Muhammed Mustafa salallahu aleyhi ve sellem ( Erkam Yayınları)
- Hadislerle İslam ( Diyanet Yayınları)
- Prof. Dr. AHMET YÜCEL ( Hadis USULU)