İnsan içinde yaşadığı dünyayı tanımak ister. Dünya nasıl bir yer, nasıl oluştu, nelerden oluşur, güneş ne işe yarar, ay bu ışığını nereden alır vs tarzındaki sorulara cevaplar arar. Bir de bu soruların yanında dünyayı anlamlandırmak da ister insan. Neden yaratıldı, kim yarattı? tarzındaki sorularla içinde yaşadığı dünyayı iç aleminde bir yerlere oturtmak ister. İnsanın burada sergilemiş olduğu iki tavrı vardır.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerîm’de :
وَفِي الْاَرْضِ اٰيَاتٌ لِلْمُوقِن۪ينَۙ ﴿٢٠﴾
“Sağlam düşünce ve inanç sahipleri için yeryüzünde açık kanıtlar vardır.” (Zâriyât 51/20) buyuruyor.
Bütün bir âleme Kur’an ve Sünnet penceresinden bakan mümin, bu dünyanın boşuna yaratılmadığını bilir, yeri ve göğü incelerken de hikmet nazarı ile, rahmani nazar ile bakar. Yaratılan her şeyde Allah’ın hikmetlerini arar. Mümin, Allah’ın yarattığı mahlûkata baktıkça imanı artan kişidir. Allah’ın kudreti karşısında kalbi tir tir titreyen ve teslimiyeti artan kişidir mümin.
Bir de bunun aksine yeryüzünde ve gökyüzünde olan her şeye rahmet nazarı ile bakmayan, ilahi tecellileri göremeyen, bu ilahi tecellileri Allah’a atfetmek yerine başka şeylere atfeden, gözlerini yumarak hakikati görmemeye çalışan ve bütün bu olanların sebebinin “doğa, big bang, vs” olduğunu söyleyen kimseler vardır. Muazzam ve kusursuz olan yerin ve göğün bir Rabbi olmadığını söyleyenler vardır. Küçük bir iğnenin bile kendi kendine olamayacağını kabul edip, koskoca ve kusursuz bu âlemin bir sahibinin olmadığını söyleyenler vardır. Halbuki bu muazzam yerin, göğün, ikisi arasındakilerin, uzayın, galaksilerin, yıldızların, ayın, güneşin, hâsılı bütün her şeyin sahibi olan bir Rab Teala vardır. Bütün bunların sahibini reddedenlere Rabbimiz az önce ifade ettiğimiz ayetin hemen devamında:
وَف۪ٓي اَنْفُسِكُمْۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ ﴿٢١﴾
Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz? (Zâriyât 52/21) buyuruyor.
Rabbimiz sanki bizlere şöyle sesleniyor: “Beni bilmek mi istiyorsun? Tanımak mı istiyorsun? O zaman uzak yerlerde arama beni. Bırak bütün bu olanların sebebini başka şeylere bağlamayı. Bakacağın yeri de söylüyorum sana: “ وفي انفسكم” “ Kendinize bakın”
Başka yerlerde aramaya gerek yok. İnsanın kendi varlığı bile Allah’ın varlığının en büyük kanıtı. Bak şu ellerine, ayaklarına, gözüne, kulaklarına, burnuna, saçına… Gözünle gördüğün şeyleri bir düşün, kulağınla işittiklerini, ellerinin dokunarak hissettiği şeyleri, burnunun duyduğu binlerce kokuyu; sen haykırmasan da onların her biri “ Bizim bir yaratıcımız var” diye haykırıyor. Sen kabul etmesen de onlar “La ilâhe illallah” diye Rablerini zikrediyor.
Ayetin sonunda da Rabbimiz “ Görmüyor musunuz?” buyuruyor. Bütün bunların hepsi sizin için, bu hakikatleri anlamanız için.
O zaman gelin biz bu hakikatleri anlayalım. Sadece gözlerimizi değil, gönlümüzü de ortak edelim bu seyre. Aynanın karşısına geçtiğimizde, kendimize şöylece bir baktığımızda, dışarı çıkıp gökyüzünü seyre daldığımızda, güneşin, ayın, yıldızların birbiri ile olan uyumlarında Rabbimizi hatırlayalım. O eşsiz kudret karşısında acziyetimizi itiraf edelim. Ve bütün kâinatla birlikte şunlar dökülsün dudaklarımızdan:
اَللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍۘ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ وَك۪يلٌ ﴿٦٢﴾
Allah her şeyin yaratıcısıdır ve her şeyi koruyup yöneten de O’dur. (Zümer 39/62)
(Ali ÖZBEK/15.Şaban.1441/08.Nisan.2020/Çarşamba)