Hayat, inişli-çıkışlı bir yol gibidir. Bazen çok mutlu, huzurlu oluruz bazen de mutsuz olur hiçbir şeyden zevk almayız. Bazen bütün nimetler önümüze serilmiş olmasına rağmen hasta olur ve hayattan hiçbir türlü zevk almayız.
İnsan, hiç hasta olmak istemez. Ama bu onun elinde değildir. Allah kimi zaman kulunu hastalıklarla, belalarla imtihan eder.
Hastalığa karşı insanın iki türlü tavrı vardır:
Birincisi, hastalığı bir zulüm olarak gören ve hastalık sebebiyle isyana sürüklenen insanların tavrı. Hastalığa bu şekilde bakan insanların ağızlarından genelde şu tarz sözler duyulur: “ Neden bu hastalık beni buldu? Hep benim başıma gelir böyle şeyler zaten. “ Bıktım artık şu hastalıktan da hastanelerden de.” “ Allahım, benden başkasını bulamadın mı bu hastalığı verecek(haşa)” Bu tarz insanlar için hastalık, hem bu dünyada onlara fayda sağlamamış hem de isyan derecesine varan sözleri ile o hastalığı imtihan olarak ona vermiş olan Yaratıcıyı da üzmüş olurlar ve günahkar olurlar. Ve geriye o kişinin hanesine sadece acı ve azap kalmıştır.
İkincisi, hastalığa bir imtihan gözü ile bakan ve sabrederek Allah’tan yardım dileyen insanlar. Bu insanlar da hastalık sebebiyle sıkıntı yaşarlar, üzülürler, acı çekerler ama bunun bir imtihan olduğunu bilirler ve Rablerinden gelene teslim olurlar. Çünkü Rableri Zikr-i Hakîmin’de bu dünyanın bir imtihan yeri, zorluk yeri olduğunu bildirmişti. Onlar buna iman ederler ve bu dünyanın sıkıntı ve meşakkat yurdu olduğunu bilirler.
Hastalığa nebevi pencereden bakan Müslüman şu hadisi aklından çıkarmaz.
“ Bir gün Efendimiz Aleyhisselam, Ümmü Sâib isimli hanım sahabiyi ziyarete gider. Kendisinin titremekte olduğunu görünce “niçin titriyorsun?” diye sorar.
Ümmü Sâib, “ Allah’ın belası şu sıtma yüzünden” der.
Bunun üzerine Efendimiz Aleyhisselam şöyle buyurur:
“ Sıtmaya sövme! Körük nasıl ki demirin pasını söküp alırsa sıtma da insanların hatalarını/günahlarını öylece silip alır.” buyurur. (Müslim, el-Birr ve’s-sıla, 53)
O zaman hastalık, virüs ne kadar şer gibi gözükse de bunun imtihan olduğunu bilip, sevabını Allah’tan umarak sabrettiğimiz zaman bizim için günahlarımızı alıp götüren bir nimete dönüşüyor.
O zaman bize düşen korona virüsüne bu açıdan bakmaktır. Üzerimize düşen her türlü tedbiri aldıktan sonra gerisini Alemlerin Rabbi’ne havale edip, sabretmektir.
Ne mutlu şer gibi gözüken şeyleri kendi lehlerine çeviren müminlere. Ne mutlu hayatın her safhasında Allah’a teslim olanlara…