Lisan kelimesi lügatte; Dil manasına gelmektedir.
Lisan / Dil bir milletin en temel yapı taşıdır. Bu temeli milletten alırsanız, O milletin mevcudiyetini yıkarsınız. Ortada yabancılaştırılmış bir millet olur. Tanıyamadığımız, tanımlayamadığımız bir mevcudiyet ortaya çıkar. Mallesef bu durumu millet olarak yüz yıl önce yaşadık. Hafızası kaybedilmiş, kültür soykırımına uğramış, bildikleri unutturulmuş ve cahil bırakılmış bir millet olduk.
Yüz yıl evvel yaşadığımız bu korkunç hadiseyi şu şekilde düşündüğümüz zaman işin ciddiyetini daha iyi kavrarız; Bugün hepimiz malum olduğu üzere Latince yani Türkçe konuşuyoruz. Hepimiz bu konuştuğumuz kelimelerden derdimizi anlatıyoruz, Türkçe dersinde bu kelimeler ile okumayı ve yazmayı öğreniyoruz. Akşam televizyonlarda devletin üst kademeleri şöyle açıklama yapıyor. ‘’ Yarından itibaren kimse Türkçe konuşmayacaktır. Ülkede Türkçe konuma yasaklanmıştır. Herkes Filemenkçe[1] konuşacaktır. Bunun sebebi ise ülkece daha aydın günlere ulaşmaktır’’ Ve bu haberle sabah kalktığınızda tüm bildiklerinizi unutturulmuş ve bir gecede cahil bırakılmış olacağız. İşte bu yapılan düşündüğümüzde bu meseleyi nasıl yorumlarız ? Manevi dünyamıza, kültürümüze aslımıza yapılan en büyük cinayet olarak yorumlarız..
İşte bize yapılan en büyük cinayette harf inkılabıdır. Asli Türkçemizi ( Osmanlıca) değiştirip, yerine Latince’nin (Günümüz Türkçesi) getirilmesiyle harf inkılabı gerçekleşmiş, bir gecede ulemamız, annelerimiz, dedelerimiz ve bir millet cahil bırakılmıştır. Lisanımızın değişmesiyle millet olarak yüz yıldır düştüğümüz yerden kalkamadık. Sebebi ise aslımızı yani özümüzü kaybettik. Aslını / özünü kaybetmiş bir toplum olarak mazimizi, kültürümüzü, medeniyetimizi tanıyamaz olduk. Aslımıza yabancı bir millet olduk ve Ecdadımızın manevi servetinden mahrum bırakıldık.
Tarihimize ait olan eserleri okuyamayınca, bizleri mekteplerde sahte kahramanların masalların ait ettiler. Gerçek kahraman olan dedelerimizi tanıyamaz olduk. Sultan Alparslanlrı, Yavuz Sultan Selimleri, Osman Gazileri (vb) unuttuk ve sahte kahramanlar ile tanıştık.
Peyami Safa’nın konumuz ile alakalı şöyle bir sözü vardır; ‘’Milli Kütüphanesine girip, tek kelime okuyamayan bir nesil’’ Bugün günümüzde duruma baktığımızda acı bir gerçek ki Asli olan yazılarımızı, Dedelerimizin yazdığı fermanları, Şairlerimizin yazdığı şiirleri, Ulemamızın yazdığı eserleri maalesef okuyamıyoruz.
Üstad Ali Ulvi Kurucu hatıratında anlatıyor ; ‘’Ulemamızın , Sultanlarımızın, Şairlerimizin eserlerinden mahrum kalan nesiller, mutlaka ilmi ve tarihi hakikatlerden uzak kalacak, bilhassa dikte ettirilerek yazdırılan resmi tarihlerin eseri olarak yazılacaktır. Evet, Harf inkılabıyla iki darbe birden yemiş olduk.
Birisi bin yıllık tarihinin yazısı değişti. Hem de değişmekle kalmayıp, öğrenilmesi ve öğretilmesi yasaklandı. Diğeri de din ve can düşmanlarının yazısı olan Latin Harfleri, yeni Türk harfleri kabul edilirken, yüce Kur’an-ı Kerimin yazısı kaldırıldı. Bu arada Kur’an-ı Kerimi okutanlar işkence görürken, öğrenenler de çeşitli cezalara çarptırıldı. Tarihe baktığımızda bir milletin topyekün kültür hayatına böylesine indirilmiş ağır darbeye nadiren rastlanabilir. Belki de benzeri görülemez. Bu darbe maalesef kendini bin yıl İslam’a feda etmiş olan Mücahid Türk milletine reva görülmüştür..’’[2]
Harf inkılabı dünya üzerinde görülmemiş utanç verici bir durumdur. Biz maalesef hafıası kaybedilmiş, alzehimer olmuş bir milletiz.. Aslımızı unuttuk ve hatırlamıyoruz..
Dünya’da geçmişten günümüze bir çok devrim yapılmıştır ama hiçbirisinde yazıya dokunulmamıştır..
Neden bizim asli olan lisanımızı değiştirdiklerini, biraz araştırmaya başlayınca ‘’ Eğer Osmanlıca dili yasaklanmamış olsaydı, gelecek neslin Osmanlının yaptığı ilim, sanat, fikir ve Dünya düzeninde Tarihi imazalar atacaktık’’ kanaatine varıyoruz.
Muhterem büyüklerime ve aziz kardeşlerime çağırımdır; Gelin Aslımıza dönelim ve Osmanlıcayı öğrenelim. Osmanlıca Lisanını öğrenelim ki hakikati görelim. Sahte kahramanları değil bilakis Gerçek Kahramanlarımızı öğrenelim
Yazımı Hz Ebubekir (r.a) efendimizin kunut duası olarak okuduğu, Ali İmran suresinin 8 ve 9. Ayetleri ile bitiriyorum;
‘’ Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lutfu bol olan yalnız sensin.’’[3]
Amin, Amin, Amin..
[1] Hollanda’da konuşulan Lisan / Dil.
[2] Ali Ulvi Kurucu Hatıralar, 5.Cild, Sahife 32
[3] Kur’an-ı Kerim, Ali İmran suresi, 8. Ayet, Sahife 49