Son zamanlarda COVİD-19 salgını sebebiyle dünyanın gündemine oturan Çin’in, ideolojik geleneği olan ‘’Barışçıl bir yükseliş’’ ne anlama geliyor? Bu kavramın uluslararası literatürünü araştırıp yatkın bir kavram olup olmadığına gelin hep birlikte göz atalım.
SORU:
1)
Çin, sık sık ‘’barışçıl bir yükseliş’’e geçtiğini iddia ediyor. Yani Çin uluslararası sistemi bozmadan barışçıl bir şekilde büyük bir dünya gücü olarak ortaya çıkacaktır. Ancak bazı akademisyenler Uluslararası sistemdeki genel iktidar dağılımındaki bir değişikliğin büyük bir savaşa yol açtığını yada büyük bir savaştan kaynaklandığını düşünüyorlar. Çin davasının özelliklerini tartışmak zorunda kalmadan, ilgili uluslararası literatürünü araştırın ve ‘’barışçıl yükseliş’’in yatkın bir kavram olup olmadığını düşünün.
2)
Caydırıcılık, güvenlik ikilemi, dengeleme ve benzeri geleneksel Uluslararası İlişkiler güvenlik teorileri siber alemdeki çatışma ve rekabet için ne kadar geçerlidir?
CEVAP:
Çin’in çarpıcı yükselişi, küresel kapitalizmin içinde bulunduğu yeniden yapılanma döneminin en önemli gelişmelerinden biridir. Çin’in küresel ekonomide önemli bir güce eriştiği için büyük ilgi uyandırmakta, ülkenin yükselişi sırf kendi geleceğine değil, kapitalist dünya-ekonomisinin geleceğine ilişkin birçok soruyu akla getirmektedir. Çin’in, küresel yarışta ABD gibi güçlü bir hegemon var iken hegemonluk iddiasında bulunmaktan şiddetle kaçındığını biliyoruz. Fakat, örneğin Realist perspektifden baktığımızda, her büyük gücün nihai amacının dünya güç dağılımındaki payını arttırmak ve sistemi domine etmek olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, Çin ekonomik yükselişini gelecek on yılda da bu şekilde devam ettirebilirse, ABD’ye potansiyel bir tehdit olarak ortaya çıkacaktır. Dolayısıyla Çin için uzun süre ‘’barışçıl yükseliş‘’ mümkün değildir. Çin’in yükselişinin ana dinamiği olan dünya ile entegre olmak ve daha fazla ticaret yapmak ancak ve ancak istikrarlı ve barışçıl bir dünya ortamında mümkün olacağı için, Çin hedeflediği gücü yakaladığında uluslararası sistemde ‘’barışçıl yükseliş’’ söylemini bırakıp dünya ülkeleri ile arasındaki yumuşak ilişkiyi sert bir ilişkiye dönüştüreceğini de söyleyebiliriz. Çünkü, Çin’in ekonomik büyümesi Çin’in uluslararası sisteme bağımlılığını arttırmaktadır. Yani ‘’barışçıl yükseliş’’ aynı zamanda Çin için olumsuz bir sebepte olabilir.
Caydırıcılık, güvenlik ikilemi, dengeleme gibi ve benzeri geleneksel Uluslararası İlişkiler teorileri’nde genellikle devletlerin muhatapları devletlerdir. Ve her şeyden önce devletin kendi varlığını sürdürebilmesi için güvenliğin sağlanmasını ön koşul olarak kabul edilir. Ancak Siber Uzay olarak ifade edilen alan sadece devletlerden oluşmamaktadır. Keza devlet dışında, bireyler, şirketler ve kurumlar kısacası hemen hemen internete bağlı tüm yapıların güvenliğini göz önünde bulundurulmalıdır. Bilhassa birey güvenliği çok önemli bir durumu teşkil etmektedir. Zira birey güvenliği olmadan devlet güvenliği olmayacağı anlayışı vardır. Bundan dolayı ki uluslararası ilşkiler teorilerinin içerisinde aktör olarak görülmeyenler, siber alemde paydaş olarak kabul edilmektedir. Sonuç olarak, Uluslararası Güvenlik Teorileri’nin, Siber Alem’de rekabetler ve çatışmalar için yeterli olamayacağını söyleyebiliriz. Günden güne yenilenen, gelişen ve güvenlik alanında yaşanan tehlikelerin arttığı dünyada kavramların ve stratejilerin gelişmesi lazımdır.
İNGİLİZCE ÇEVİRİ
The dramatic rise of China is one of the most important developments of the Reconstruction era in which global capitalism exists. The rise of the country raises many questions not only about its own future but also about the future of the capitalist world-economy. We know that China strongly refrains from asserting hegemony while there is a strong hegemon like the United States in the global race. But, for example, from a Realist perspective, we can say that the ultimate goal of every great power is to increase its share in the world power distribution and dominate the system. So if China can keep its economic rise that way over the next decade, it will emerge as a potential threat to the United States. So ‘peaceful Ascension‘ is not possible for China for long. The rise of China and the world more stable and peaceful only to be integrated with the main driving-World Environment will be able to trade because when captured power in the international system that is targeting the China ‘peaceful rise’ the relationship between the discourse of the countries of the world and we expect that will translate into a steady relationship smooth. Because China’s economic growth increases China’s dependence on the international system. So “peaceful ascension” could also be a negative reason for China.
In traditional theories of international relations such as deterrence, security dilemma, balancing, and so on, usually the interlocutors of states are states. And above all, the provision of security is considered a prerequisite for the state to maintain its own existence. But the space referred to as cyberspace is not just composed of states. Also, outside the state, individuals, companies and institutions, in short, should consider the security of almost all internet-connected structures. In particular, individual safety constitutes a very important situation. Because there is an understanding that without individual security there will be no state security. Therefore, those who are not seen as actors in international relations theories are considered as stakeholders in the cyberspace. As a result, we can say that international security theories cannot be sufficient for rivalries and conflicts in the cyber realm. Concepts and strategies need to be developed in a world that has been renewed, developed and where the dangers in the field of security are increasing.
Selamın aleyküm . Öncelikle yazınız için teşekkür ederiz.
”Çin ekonomik yükselişini gelecek on yılda da bu şekilde devam ettirebilirse” çin ekonomisinin büyüdüğünü ifade etmişsiniz. Sizce Çinin ekonomik büyümesi şu yaşadığımız süreçte zayıflıyor mu?
Muhtemeldir ki abd ekonomik olarak çöküşte ve daha kötü durumları bekleniyor. Bu süreçte çin ile nasıl bir ekonomik yarışında olmaları bekleniyor?
Bütün dünyanın ekonomik olarak yara aldığı bir zamandayız. Bu musibet başımızadan def olunduktan sonra, ekonominin kalkınması ne kadar zaman alır?
Muhibbanınız..
SEVGİ VE SAYGIYLA..
.
Sevgili kardeşim, öncelikle yorumunuz ve sorularınız için teşekkürler.
Dünya genelinde yaşanan Corona virüsü krizi küresellojistik ve tedarik zincirlerini önemli ölçüde hırpalamış görünüyor.
Sorduğunuz soruda da bu süreçte başta Çin olmak üzere birçok ülkede uygulamaya konulan karantina uygulamaları ve özellikle firmaların ve bireylerin içine girdikleri halet-i ruhiye küresel ekonomik aktivitenin önemli ölçüde yavaşlamasını beraberinde getirdiği için bu atmosfer genel olarak firmaların yatırımları askıya almalarına neden oldu. Dolayısıyla bireylerin de hem “dışarıya” daha az çıkmalarına hem de daha az harcama yapmalarına sebep olduğunu biliyoruz. Sonuçta ortaya çıkan resimde ise petrol, piyasa için üretilen ve ticarete konu olan tüm ürünlere de küresel talebin ciddi şekilde azaldığını görüyoruz.
Dahası, süreci küresel aktörler bazında ele alacak olursak, Çin gibi küresel ve önemli bir aktör bu süreçte ve sonrasında kendi küresel rollerini yeniden konumlandırarak yeni liderlik için daha sert manevralar yapabilir. Nitekim Çin’in Corona virüsünün dünyaya yayılmasıyla başlayan süreci yine virüsün yayılmasını kontrol altına alan ilk ülke olması küresel ekonomide ne kadar iddialı olduğunu ve mevcut ekonomik konumunu korumak, artırmak ve geleceğe yönelik diğer ülkelere göre avantajlı konumda olduğunu söyleyebiliriz.
ABD’de ise küresel liderliğinin sorgulanması daha da sert bir noktaya taşınabilir hatta bazı senaryolara göre Washington yönetimi küresel liderliğini kaybedebilir.
Türkiye özelinde ise virüsün yayılması yatırımların, talebin azalmasına ve turizm gelirlerinin düşmesine neden oldu ve olacak. Öte yandan petrol ve doğalgaz fiyatlarında yaşanan gerileme Türkiye’ye önemli ölçüde katkı sağlayacağını düşünüyorum. Yine, küresel lojistik ve tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmalar nedeniyle Türkiye süreci iyi yönetirse Çin’in boşalttığı alanı belirli ölçüde doldurma fırsatı yakalayabilir.
Bu bağlamda küresel tedarik zincirleri belki de “dünyanın fabrikası” olarak anılan Çin başta olmak üzere Doğu Asya ülkelerinden diğer bölgelere doğru kayabilir.
Sonuç olarak, vurgulamak gerekir ki söz konusu “virüs krizi” ne kadar uzun sürerse dünya ekonomisi üzerindeki tahripkâr etkisi de o kadar büyük olacak.
Sağlıklı günler dilerim.
Selamlar.